Kadınların Kurtuluşu için Kadın Emeğinin Devrimci Politikası | Zahide Sertbudak

33 minutes, 9 seconds Read

Giriş

Kadın emeğine ilişkin yazılacak bir yazıda karşımıza derya deniz çıkar. Hem kadın kurtuluş mücadele tarihimizin bu konudaki düşünsel-teorik tartışma birikimi hem de kadın emeğini birçok alanda kavramaya dönük ihtiyaç kadın emeğine dair yazılacak bir yazının kapsamını/sınırlarını belirlemek açısından zorluklar doğuruyor. Bu yüzden kapsamı ve sınırları önceden belirlenmiş bir yazı, yazıya başlayabilmek ve daha da önemlisi yazıyı bitirebilmek için yardımcı olacaktır.

Baştan belirtmek gerekir ki, birazdan değinilecek esas etkinin dışında bu yazının içeriği, konusu ve vargılarını oluşturan birçok etken daha var. Bunlardan en önemlileri olarak şunlar sıralanabilir; içerisinde bulunduğumuz kadın kolektifinin komünist ve kadın kurtuluş hareketi içerisindeki konumu, kadın emeği noktasında asgari sayılabilecek ön çalışma, yazının yayımlanacağı yer ve yazılma amacı… Ve esas etken olarak da ulaşılabilen ve içerik fikrini oluşturan kaynakların etkisiyle kadın emeğinin politikası noktasında yapılacak tartışmanın güncel bir ihtiyaç olduğu tespiti.

Tüm bunlarla birlikte yazının esas amacı, kadın emeğinin kurtuluşu için “devrimci” bir politikanın fikrini yürütmek. Bundan kaynaklı kadın emeğinin ideolojik-teorik anlatımında yalnızca “kabullerin” yer alması kaçınılmazdır. Karşılaştırmalı ideolojik-teorik aktarımlara yazının içinde yer vermeyeceğiz. Yani yazı hem kurucu Marksistlerin ve Marksizmin hem de (gerek Marksizmin eleştirisi gerek Marksizmin geliştirilmesi gerekse de ayrı bir kuram halinde) feminizmlerin kadın emeği tartışmalarının yalnızca çok sınırlı bir kısmını içerecek. Bu kısım ise yazının kendi anlatısını kurduğu kısım olacak.

Yine aynı şekilde kadın emeği kadın bedeni ve kimliği üzerindeki erkek egemenliğinden bağımsız tartışılamaz. Fakat bütünlüklü bir “sistem” tartışması ayrıntılı bir çalışmanın konusu olabilir. Bu sebepten “kadın emeği” odağını da dağıtmamak adına-belirli noktalardaki değinmeler dışında yazı emek bağlamı ile sınırlıdır.

Kadın emeğinin kurtuluşu, kadın kurtuluş mücadelesinin temel noktalarından birini oluşturur. Bu yüzden kadın kurtuluş mücadele tarifine ve hattına paralel bir kadın emeği kurtuluşu fikrine ve politikasına ihtiyaç var. Bu gerçekten hareketle birçok tartışma ve yaklaşım söz konusu. Bu yazı da “Kadınların Kurtuluşu için Kadın Emeğinin Devrimci Politikası” tarifi ile tartışacağız.

Önerilen her mücadele hattı, zeminindeki ideolojik-politik anlayışın ürünüdür. Dolayısıyla kadın emeğinin politikasına ilişkin yazmadan önce yazı, ilk aşamada şuna yanıtına vermeyi arzuluyor; “Kadın Emeğinin Sistemdeki Konumu”…

Patriyarkal kapitalizmin temeli ve yeniden üretim ayakları bağlamlarında kadın emeği okuması yapmak; kadın emeğinin maddi temelinin ve maddi temelinin izdüşümlerinin ortaya konması noktasında önemli. Bu okumanın yazıda sistemin iç içe geçmiş iki kurucu dinamiği (Kapitalizm ve patriyarka) üzerinden gelişmesi, “Kadın Emeği Kurtuluşunun Toplumsal Değişimlerle Teorik ve Pratik İlişkisini” tartışmayı ihtiyaç haline getiriyor. Bu ilişkiyi ortaya koymak, mücadelenin ideolojik-pratik kopukluğunu aşma noktasında önemli bir yerde duruyor. Bu kopukluk mücadelenin sonuç alıcılığı açısından ciddi farklılıklar ve yanılmalar oluşturuyor. Bu açıdan başlıkla birlikte ortaya konan Kadın Emeğinin Konumu ve Toplumsal Değişimler ile İlişkisi, “Kadın Emeğinin Devrimci Politikasını” nasıl tarif ettiğimiz noktasında çeşitli ipuçları sunuyor.

Kadın emeğinin topyekun kurtuluşunu hedefleyen bir yaklaşımla politika kurmak bizi her geçen gün daha da doğru bir noktaya taşır. Fakat bugünkü birikim ve bilincimizle, -kaba hatlarıyla da olsa- kadın emeğinin devrimci politikasının fikrini yürütmek niyetiyle yazıya yön vereceğiz.

Kadınların kurtuluşuna kadar aynı inat ve inançla; tüm kadınlara sevgi ile…

1-)Kadın Emeğinin Sistemdeki Konumu

Kadın emeği, hem Marksistler tarafından “kadın sorunu” bağlamında hem de feministler tarafından sömürü/el koyma/denetim ve benzeri bağlamlarda tartışıla geldi. Bu tartışmalarda görünen çeşitli yaklaşımlar, kadın emeğini açıklamada ideolojik-teorik bütünlük yakalanamamasına sebep olur.

Kadın emeğinin sistem içerisindeki konumlanışı ne ekonomik ne de kültürel nedenlere indirgenemeyecek kadar komplikedir. Yine aynı şekilde kadın emeği ne sermayenin ekonomik çıkarları veya ideolojik yapısıyla ne de yalnızca cinsiyetler arası toplumsal ilişkiler ile açıklanabilir.

Geçmişi kapitalizmden çok daha geriye uzanan, patriyarkayı yok sayarak yapılacak bir okuma sömürüye dayalı bu sistemde kadın emeğinin özgül ve komplike biçimlerde sömürülüşünü açıklayamaz. Benzer şekilde yalnızca patriyarkaya dayandırılan kadın emeği okuması da kadın emeğinin sermaye ile kurduğu özgül ilişkide özellikle ücretli emek bağlamında kapitalizmin rolünü göz ardı eder. Bu yüzden kadınların hem sermaye ile hem de erkekler ile “emek” bağlamında kurduğu ilişkiyi bütünlük içerisinde açıklığa kavuşturmamız gerekir. Bunun için ise kapitalizm ile patriyarka arasındaki ilişki tarif edilebilmelidir.

1.2.Kapitalizm-Patriyarka İlişkisi

Kapitalizmin kuruluş momentlerine baktığımızda kapitalizmin patriyarkadan soyutlanamayacağı; patriyarkanın da kapitalizm dışında ayrı bir sistem olarak okunamayacağı görülür. Kapitalizm patriyarkayı kendisinden önceki sistemlerden devralmış ve kendisine uyarlamıştır. Yani kapitalizm ve patriyarka birbirlerini etkileyen, birbirlerine eklemlenmiş iç içe geçmiş “bir” sistem olarak kadın emeğinin konumlanışını belirler. Kadın emeğinin komplike yapısı, işte bu patriyarkal kapitalist sistemden kaynaklanır.

Patriyarkal kapitalizm kadın emeği noktasındaki maddi temelini hem erkek hem de (erkek) sermaye tarafından “ikili” sömürü/denetim ilişkisinde kurar. Bu kuruluşu en temelde cinsiyetçi iş bölümü kaynaklık eder. Kadın emeğini bu esaslarda hem ev içinde hem de kamusal alanda incelemek mümkündür. Yani Marksizmin üretim-yeniden üretim feminizmin özel alan-kamusal alan ikiliği olarak kavramsallaştırdığı alanlarda.

Kadının ev içindeki ücretsiz/görünmez; kamusal alanda iş bölümüne paralel, daha ucuz, daha güvencesiz, parça başı, kayıt dışı (enformal) emeği… Netice itibariyle kadın emeğinin ev içinde ve kamusal alanda patriyarkal kapitalist sömürüsü/denetimi… Hem kadın emeği sömürüsünü maddi bir temele oturtur hem de mevcut sistem okumasında köklü eksikliğe işaret eder.

1.3. Patriyarkal Kapitalizmin Temeli ve Kadın Emeği

Patriyarkal kapitalizm kadın emeğini hem ev içinde karşılıksız emek hem de ücretli emek gücünde olmak üzere “ikili” bir biçimde sömürür. Sermayenin ihtiyaç duyduğu iş gücünü doğurma/büyütme/yetiştirme ve işçiyi sonraki güne hazırlama/temizlik/yemek için gereken emeğin  -patriyarkaya yaslanarak- kadınlar tarafından karşılanması beklenir. Aynı zamanda erkekle kadın arasındaki güç ve egemenlik ilişkisi ile yani patriyarka ile kadının ev içi emeğine erkek tarafından karşılıksız el konması ve denetlenmesi sağlanır. Bu yolla sermaye yeniden üretim için gerekli maliyetten büyük oranda kurtulurken; erkek ise “hiçbir bedel ödemeden” ve en önemlisi de “hiçbir emek harcamadan” bu hizmeti alır. Kadının ev içi emeği hem sermaye hem de erkek tarafından karşılıksız bırakılır. Kadının evdeki ücretsiz emeğinden çoğu zaman hem sermaye hem de erkekler fayda sağlar. Bu doğrudan kadının emeğinin ve bedeninin denetim altına alınmasını gerektirir. Kadının tüm bedeni (cinselliği dahil) ve emek gücü bu kapsam içerisindedir. Bu genel anlatım tabii ki de heteronormatif ve geleneksel “aileler” içindir. Dolayısıyla bu kısım, erkeğin işsiz olduğu durumlarda ev işinin hala kadın tarafından yapıldığı gerçeğine açıklık getirmez. Hatta erkeğin işsiz olduğu, kadının ücretli işte çalıştığı durumlarda yine ev işinin kadın tarafından yapılıyor olmasını da… Aynı şekilde ev işlerinin doğrudan “evin kadını” tarafından yapılmadığı dışarıdan ücret ile satın alındığı durumlarda belirsiz kalır.

Bütün kaynakların ve üretim araçlarının yani her şeyin mülkleştirildiği/ metalaştırıldığı kapitalist sistem; ücret ödediği işçi sınıfından fayda sağladığı gibi işsizlerin işsizliğinden de fayda sağlar. Yedekte tuttuğu iş gücü fazlası “yedek orduyu” oluştururken, işçi sınıfı ile ücret pazarlığında sermayenin elini güçlendirir. Bu açıdan işsizlerin de “yeniden üretimi” önemsizleşmez. Fakat buradaki önemli nokta, erkeğin egemenliğindeki devamlılıktır. Bu örneklerde erkeğin ücret aracılığı ile egemenlik kurduğu söylemi yetersizleşir. (Ücret yalnızca “değişken bir egemenlik aracı” olarak gözlemlenir.) Dolayısıyla kadının çalıştığı durumlarda dahi ev işlerinden sorumlu tutulması ancak cinsiyetçi iş bölümü ve onun beraberinde gelişen cinsiyetler arası toplumsal ilişkiler ile açıklanabilmektedir. Benzer şekilde ev işlerinin “evin kadını” tarafından yapılmadığı, dışarıdan ücret ile satın alındığı durumlarda ücretli işçilerin neredeyse tamamı kadındır. Burada da cinsiyetçi iş bölümünde aşınma olmadığı gibi “kadının” özgürleştiği de söylenemez.

Tüm bunlarla birlikte, ev içi emek konusunda kadınlar lehine bir değişiklik olup olmadığını anlamak için bakılması gereken; kadınların işlerinin “hafiflemesi/azalması” değil, ev işlerinin cinsiyetler arası bölüşümündeki değişimdir. Yani kadınların kamusal alana katılımı, ev işleri hizmetini başka kadından ücret ile satın alması ve benzeri gibi değişimler, kadınları ev içi emek sömürüsü bağlamında görece dahi kurtarmaz; yalnızca sömürü ve denetim biçimini değiştirir. Tersi olsaydı ev içi işlerde kullanılan makinelerinde kadınların kurtuluşunu hızlandırması gerekirdi. Fakat böyle bir şeyi iddia etmek dahi mümkün değil.

Diğer yandan kadın emeğinin toplumsal üretimde yani kamusal alanda aldığı konumlara bakacak olursak; kadının ücretli işçi olarak konumlandığı durumlar ev içi sorumluluklarına paralel gelişir. Hangisinin (ev içinin mi kamusallığın mı daha doğru ifade ile) belirleyen olduğundan ziyade her ikisi açısından da cinsiyetçi iş bölümünün temel etken olduğunu belirlemek önemlidir. Burada kaba hatlarıyla, patriyarkal kapitalizm için özel alan ve kamusal alanda kadın emeği sömürüsü, tam uyumluluk göstermese de, karşılıklılık ilişkisine dayanır, denebilir. Ek olarak Gülnur Acar Savran’ın Beden, Emek, Tarih kitabında değindiği gibi “modern patriyarka, özel-kamusal ikiliği sayesinde kamusal alanda (kadının) içererek de ezebilir.”

Kamusal alana baktığımızda kadın ve erkek emeğinin farklı sektörlerde yoğunlaştıklarını görürüz. Kadın emeğinin yoğunlaştığı sektörler ev işlerine paralel/tamamlayıcı sektörler olarak karşımıza çıkar. Genelde bu sektörlerde yapılan işler daha az nitelik gerektiren işler olarak tarif edilir. Dolayısıyla daha ucuzdur. Daha düşük ücretli olduğu gibi daha güvencesizdir. Kapitalizmin aile ücreti sistemi, işçi erkek, ailesini ise kadın ve çocuklar olarak tarifler. Sosyal güvenlik sistemi de bu ölçülere göre belirlenir. Evin esas geçim kaynağı erkeğin sosyal sigortasından “eş kadın” ve çocuklar da faydalanır. Bu ilk bakışta ev kadınları için avantaj gibi görünse de cinsiyetçi iş bölümünü pekiştiren/tamamlayan bir role sahiptir. Bununla beraber kadının kamusal alandaki çalışması aileye ek ücret olarak ucuzladığı gibi güvencesizleşir de. Kadın emeğinin kayıt dışı alana çekilmesinin de temeli böylelikle sağlamlaşır.

Sermaye için-evlerin içine kadar girebilen-parça başı ve/veya kayıt dışı çalışma modeli hem üretim araçlarının yenilenmesi hem de işçinin yol yemek ve benzeri masraflarını ortadan kaldırması açısından daha karlıdır. Çalışma iş yerinin dışına çekildiği için çalışma süresi esnekleşir. Sömürü daha da sınırsızlaşır. Kayıt dışı ve esnek çalışma için en uygun emek gücü halihazırda -ev işlerini etkilemeden- “ek iş” “ek uğraş” ve “aile bütçesine katkı” sunması gereken/beklenen ya da katkı sunmak isteyen kadınların emek gücüdür. Yine aynı şekilde kayıt dışı ve esnek çalışma için kadın emeğinin uygunluğu kayıtlı ve (görece) güvenceli çalışma alanlarının kadınlara kapalılığından kaynaklanır.

Kadın herhangi bir biçimde ücretli işe dahil olduğunda evdeki “esas sorumluluğu” “kökten” değişmez. Çoğu zaman kazandığı paranın denetimi “kocaya/babaya” ve benzerlerine aittir. Kadın ev içinden çıkmakla özgürleşmemiş, emeği üzerindeki sömürü kamusal alana da taşınmıştır. Buradan kadınların çalışması dezavantajlıdır veya kadınların çalışmak için verdikleri mücadele anlamsızdır sonucu çıkmaz. Vurgulanmak istenen tek başına kamusal alana katılımın kadınları kurtarmayacağıdır.

Diğer bir yandan ise mevcut olanaklarla evi beslemekle yükümlü hale getirilen kadın, artan yoksulluğu daha yoğun ve doğrudan yaşamaktadır. Ki kadın “kendisine ait” hiçbir geçim kaynağı olmadığı için yoksundur da.

Kadın emeği kamusal alanda ücretsizleşebilir de. Küçük işletme veya atölye sahibi birçok erkeğin, “aile işletmesi” vasıtasıyla evdeki ve bazen de çevredeki (komşu-akraba) kadınların emeğinden ücretsiz faydalandığı durumlar vardır. İşletme aile görüngüsü ile sunulur; fakat kadının neredeyse hiçbir zaman ne mülk ne de para üzerinde söz hakkı yoktur.

Tüm bunlarla birlikte belirtmek gerekir ki kadın emeğinin özel ve kamusal alanda konumlanışı tek ve mutlak bir biçimde gelişmez. Değişimler ve dalgalanmalar söz konusudur. O halde Melda Yaman Öztürk’ün belirlenimi ile bitirebiliriz; “istihdam ve sosyal güvenlik sisteminde gerçekleşen dönüşümlerin kadınlara etkisini toplumsal üretim işlerini kadınlarla erkekler arasında eşitsiz bir biçimde dağıtan ataerkil ilişkilerden hareketle incelemeliyiz.”

1.4.Patriyarkal Kapitalizmin Yeniden Üretim Ayaklarında Kadın Emeği

Bu bölümdeki temel inceleme, kadın emeği sömürüsünde temel olan ideolojik-kültürel mekanizmalara dairdir.

Öncelikle evin içerisine bakacak olursak; kadının evin içerisinde harcadığı karşılıksız emek cinselliğinin denetlendiği/sömürüldüğü hatta zorla cinsellik kurulduğu; kadının duygusal anlamda da şiddete maruz bırakıldığı bir süreçle iç içedir. Kadının tüm bunlarla iç içe geçen ücretsiz/karşılıksız emeği “aile” kurumu içerisinde “gönüllü/doğal emek” olarak tarif edilir. Ve bu yolla görünmezleşir. Aile, annelik, aşk, yuva ve benzeri görüngüler, kadının itaatkar sadık bir eş, fedakar bir anne olarak konumlanmasını sağlayacak ideolojik-kültürel argümanlardır. Bu sayede hem sermayenin hem patriyarkanın sahip olduğu kar/fayda görünmezleşirken, erkek de toplumsal yaşamda imtiyaz sahibi olur. Erkeğin kadın üzerindeki iktidarı onu sisteme (patriyarkal yönden) yedekler. Bu yedekleme elbette erkeğin bilinçsizce düştüğü bir tuzak değildir. Kendi iktidarını (kadının üzerinde) kurmak/korumak adına da sistemde aldığı konumdur. Erkeklerin “sıcak yuvaları”, kadınların iş yükü ve ideolojik-kültürel kodlarla tutsaklaştıkları hapishaneleridir. Bir diğer önemli nokta, erkeğin (evin içinde) kadın üzerindeki egemenlik çıkarının “ailenin çıkarı” olarak tarif edilmesidir. Tüm sosyal politikalar, buna dayanılarak, “ailenin güçlendirilmesi” adı altında erkeğin egemenliğini daha da sağlamlaştırmaktadır.

Kadınların tüm bu ideolojik-kültürel faktörler ve görüngülerle birlikte “kendi rızası” ile bu ilişkilere girmemesi; aynı faktör ve görüntüleri kadınlar için zor mekanizmalarına dönüştürür. Kadının yaşamının erkek egemen ekonomik ve toplumsal ilişkilere tabii kılınması, onu bu ilişkilenişe zorlar. Tersini “tercih edebilen” kadınlar açısından ise, patriyarkal toplumsal ilişkilerin diğer boyutları devreye girer. Böylesi bir “kalkışma” patriyarkal toplumsal yapı için “tehditken” tersindense patriyarkal toplumsal yapı da “kalkışan” için “tehdit” oluşturur. Tüm bunların sonucu olarak kadınların emeği/bedeni patriyarkal kapitalizmin denetimindedir.

Ücretli emekte ise kadın emeği; kadının tüm eğitim süreçlerinde dezavantajlı pozisyonuyla birlikte kadının donanımsız hale getirilmesi, kimi üretim alanlarının kadınlara kapalılığı, ev işlerini aksatmadan çalışmak zorunda oluşu ve benzeri birçok sebep ücretli emekte kadın emeğinin daha ucuz, güvencesiz, kayıt-dışı, esnek olarak konumlanmasında belirleyicidir.

Sonuç olarak patriyarkal kapitalizm, kurduğu toplumsal, ideolojik ve kültürel yapı ile birlikte, kadın üzerinde hem erkeğin hem de sermayenin denetimini kurar/korur.

2. Kadın Emeği Kurtuluşunun Toplumsal Değişimlerle Teorik ve Pratik İlişkisi

Kadın emeğinin sistemdeki konumunu tarif etmek kadınların emek mücadelesine ilişkin tartışmanın ön adımı olarak önemli idi. Kadın emeği sömürüsünün eksik/yanlış anlaşılması mücadelenin temel ekseninde de benzer eksik ve yanlışların doğmasına sebep olmaktadır.

Başlığın devamında bu başlık ise; kadın emeği kurtuluşunun sistemin iki temel karakteri ile . (kapitalizm ve patriyarka) ilişkisinden yani tarif ettiği patriyarkal kapitalist sistemde kadın emeğinin konumundan yola çıkmıştır. Dolayısıyla kadın emeğinin kurtuluşunun toplumsal değişimler ile toplumsal değişimlerin ise kadın emeğinin kurtuluşu için verilen mücadele ile ilişkisinin olduğunu kabul eder. Bu ilişkinin teorik izahı aynı zamanda kurulacak pratik ilişkinin açıklanmasını getirir. Bu yüzden ilk olarak kadın emeğinin toplumsal değişimler ile teorik ilişkisini 1. başlıktan yola çıkarak açıklamaya çalışalım.

2.1.Teorik İlişki

Kadın emeğinin hem kamusal alanda hem de evin içinde sömürüsünün/denetiminin ‘kimler eliyle’ ve ‘kimlerin yararına’ sağlandığı soruları bizi bu sömürüye/denetime karşı mücadelenin nasıl bir bütünlükte yürütülmesi gerektiğinin cevabına götürür. Kadınlara dönük cinsiyetçi iş bölümü kaynaklı emek sömürüsü iki elle (sermaye ve erkek eli) gerçekleştirilmektedir. Bu yüzden kadın emeğinin kurtuluş mücadelesi iki ana temele oturur. En temelde cinsiyetçi iş bölümüne ve tüm bu sömürü/denetim ilişkilerinin doğrudan yürütücüsü olan ve bu ilişkilerden doğrudan fayda sağlayan erkeklerin ‘örgütlü’ egemenliklerine yani patriyarkaya karşı mücadele. Aynı zamanda cinsiyeti iş bölümüne yaslanarak; bir yandan işçinin/iş gücünün üretimi için gerekli emeği ücretsiz sağlayan, diğer yandan daha ucuz, esnek, kayıt dışı ve benzeri iş gücü olanağına sahip olan sermayeye (kapitalizme) karşı mücadele.

Bu tek başına kadın emeğinin kurtuluşu için verilecek mücadelenin kapitalizme karşı da olduğu anlamına gelmez. (Ki kadın emeğini kapitalizmdeki özgül konumu onun kapitalizme karşı mücadelesindeki niteliğini de farklılaştırır, klasik anlamda anti-kapitalizm yetersizdir.) Bu aynı zamanda kapitalizme karşı verilen mücadelenin patriyarkal okumadan geçmesi gerektiği anlamına da gelir. Bir yandan patriyarkanın kendini yasladığı kapitalizmde kadın emeği kurtuluşu gerçekleşmezken diğer yandan da kapitalizme karşı mücadele kapitalizmin kendini yasladığı patriyarka görülmeden verilemez. S. Walby’den aktaracak olursak; “sınıf ilişkilerinin yapısı patriyarka analizi olmadan yapılamaz.”

Tüm bunlarla birlikte kadın emeğinin sömürüsünde/denetiminde erkeğin uygulayıcılığı ve sağladığı fayda ortadayken diyebiliriz ki; kadın emeği sömürüsü yalnızca genel anlamdaki kapitalist emek sömürüsünün bir biçimi ya da bir parçası değildir. Sistemin iki temel kurucu dinamiğinin her ikisini de temelden kesen bir konudur. Dolayısıyla kadın emeği kurtuluş mücadelesi sosyalist mücadelenin alt dizilimi olarak görülemez. Aynı şekilde kapitalizmin yıkılması kadın emeği kurtuluşu için gerekli fakat tek başına yetersizdir. Cinsiyetçi iş bölümünün ve patriyarkal toplumsal yapının kapitalizmle birlikte -kuruluş sürecinden bu yana eşgüdümlü bir biçimde- sistemin kurucu dinamiği olarak anlaşılabilmesi ile mümkün hale gelir. Aynı şekilde tarihteki sosyalist deneyimleri incelerken veya şimdiki mücadelemiz sonucunda kapitalizm yıkıldığında (sosyalizm de) Melda Yaman Öztürk’ün söylemine başvurabiliriz; “… dönüşümlerin kadınlara etkisine toplumsal üretim işlerine kadınlar ve erkekler arasında eşitsiz bir biçimde dağıtan ataerkil ilişkilerden hareketle incelemeliyiz.”

Kadın emeği kurtuluşunun toplumsal değişimlerle teorik ilişkisinde bir diğer önemli nokta ise, kadın emeği sömürüsünün erkek eliyle gerçekleştirilmesinde ki erkeğin yalnızca tekil erkeklere indirgenmesidir. Tek tek bütün erkeklerin sömüren olmasına karşın sömürü/denetim ilişkileri örgütlü ve sistematik işler. Bu yüzden mevcut sistem içerisindeki (tek tek) kadınların (tek tek) erkekler karşısında güçlenmesi kadın emeği kurtuluşu için tek başına yeterli değildir. Toplumsal üretim işlerinin cinsiyetler arasında eşitsiz dağılımının yanında -kapitalist sistemin temelini oluşturan- “toplumsal üretim işlerinin toplumda eşitsiz dağılımı” söz konusudur.

2.2. Sosyalist Hareket Bağlamında Bir Değerlendirme

Sosyalist hareketin tarihine baktığımızda kadın emeği sömürüsünün, kapitalizmin ekonomik ve/veya ideolojik-kültürel yapısının bir sonucuna indirgenerek okunduğunu görürüz. Bundan kaynaklı kadın emeğine dair yürütülen politikalar ve pratikler işçi sınıfı mücadelesine kadınları da örgütleme çabalarının ötesine geçememiştir. Genel anlamda kadınların ezilmesinde olduğu gibi kadın emeği sömürüsünde de erkeğin yani patriyarkanın rolü yadsınmıştır. Patriyarka her ne kadar tarihte çok daha öncelere dayandırılsa da, sınıflı sistemlerin oluşması ile özellikle de kapitalizmin ortaya çıkması ile patriyarka, sınıfsal çelişkilerin içerisinde “eritilmiştir”. Kapitalizmin maddi temeli yıkılınca erkek egemenliğinin de “kendiliğinden” ortadan kalkacağı düşünülmüştür.

Tüm bu hatalı yaklaşımlar kadınların kendi tarihlerini yazmaya başlaması ve tarihsel akışta patriyarkayı da sistemlerin kurucu dinamiği olarak tarif etmesi ile çürütülmeye başlanmıştır. Kadınların hem sosyalist hareket içerisinde özerk hem de ondan “ayrı” olarak örgütlenmeye başlaması bu noktada temel önemdedir. Kadınlar kendi gündemlerini, kendi oluşturdukları politikalarla işleyerek emekleri, bedenleri, kimlikleri üzerindeki sömürü/denetim/ezme ilişkilerinin sınıf ilişkilerinin içinde ‘erimesine’ veya “talileştirilmesine” karşı önlemlerini bu şekilde almışlardır. Aynı zamanda sosyalist hareket içerisindeki erkek egemen anlayışlara karşı da kadın kurtuluş mücadelesini var etmişlerdir.

Çok uzun ve sancılı bir süreci kapsayan bu kısa değinme dahi, sosyalist hareketin kadın emeği sömürüsü/kurtuluşu noktasında kadın kurtuluş hareketi ile nasıl bir ilişki kurması gerektiğini göstermektedir. Kadın emeği kapitalizmin işçi sınıfı üzerindeki emek sömürüsünden ayrı olarak patriyarkal sömürü ile de karşı karşıyadır. Bundan kaynaklı kadın emeği mücadelesi sosyalist mücadelenin bir kolu değildir. Bu yüzden sosyalist hareket kadın emeği noktasında “doğru rotaya” hem kendi içerisindeki kadınların kadın kurtuluş mücadelesini (böylelikle kadın emeği mücadelesini) özerk bir yapı ile sürdürmesi hem de kadın kurtuluş hareketinin bağımsız gelişebilmesi yolu ile ulaşabilir. Bu açıdan sosyalist hareketin kadın emeği kurtuluş mücadelesine dair pratik-politik tutumu kadın kurtuluş mücadele örgütleri ile kurduğu bağ ile gelişir. Ek olarak sosyalizm sürecinde de kadınların kurtuluşu, kadın kurtuluş mücadele örgütlerinin varlığına ve gelişmişliğine bağlıdır.

Ayrıca açacak olursak; kadın kurtuluş mücadele örgütlerinin sosyalist mücadelenin kadınlar arasında da örgütlenmesi amacına indirgenmesi kadın kurtuluş mücadele hattının özerkliğinin kalmaması, özerkliğinin (görece) yapısala çekilmesi anlamına gelir. Bu ve benzeri erkek egemen anlayışlara karşı kadın özgün politikaların yürütülmesi ve en çok da kadının emek sömürüsünde erkeğin rolünün vurgulanması temel önemdedir. Kapitalizme karşı mücadelede ezilenlerin ve sömürülenlerin “çatışma alanlarının” dışında kadınların özgün olarak sömürüldüğü/ezildiği alanların ve durumların (evin içi, beden (cinsellik gibi)) politikası kadın kurtuluş mücadele hattını güçlendirir. Sosyalist hareket ise, kadın kurtuluş mücadele örgütleri ile kurduğu ilişki ile kendi içindeki (gerek programatik gerek ‘erkeklerin anlayışlarından’ doğan) erkek egemenliği ile yüzleşmek durumundadır.

2.2.1.Kadın Kurtuluş Hareketi Bağlamında Bir Değerlendirme

Sosyalist hareket içerisinde özerk gelişen kadın kurtuluş mücadele örgütleridir. Sosyalist mücadelenin öznesi olan kadınlar, sosyalizmin kadınlar için “kendiliğinden kurtarıcı” olmadığını tespit ederek kendi örgütlülüklerini kadın kurtuluş mücadele hattı ile var etmişlerdir. Aynı şekilde kendi kurtuluşları için erkeklerden ayrı örgütlenmiş, kadın mücadele gündemlerini/politikalarını erkeklerin tartışmasına kapatmışlardır.

Burada sosyalist örgütlerdeki feminist kadınlar, sistemin altüst oluşunun hem kadınların kurtuluşu hem toplumun kurtuluşu açısından gerekliliğinden hareketle sosyalist mücadelenin organik/örgütlü öznesidirler. Kadınların sosyalist mücadelenin özneleri olmaları ve kadın kurtuluş mücadele hattını onun içerisinde özerk yapılarla kurmaları aralarındaki pratik ilişkiyi açıklar.

Kadın emeği kurtuluşunun sosyalizm ile olan ilişkisi, teorik olarak iki ana madde ile özetlenmişti; bunlar kadınların kurtuluşunun anti-kapitalizm ile sosyalist hareketin/sosyalizmin yetersizliği ve patriyarkadan teorik ve programatik kopuşunun gerekliliği idi. Pratik ilişkide bu bağlamda sosyalist hareket içerisinde ve/veya ondan ayrı olarak gelişen kadın kurtuluş hareketi ile tartışılabilir. Sosyalist hareketin kadın/kadın emeği konusunda kadınların kurtuluş mücadelesinden beslenmesi; kadın kurtuluş hareketinin ise patriyarkaya karşı mücadele ederken yer yer kapitalizmin altüst oluşu için sosyalizmle/sosyalist hareket ile olan bağı pratik ilişkiyi özetleyebilir. Tabii ki de sadece herhangi bir sosyalist örgütün o örgütün kadın örgütü ile kurduğu bağın ötesinde; sosyalist hareketin kadın kurtuluş hareketinin bütünüyle nasıl mekanizmalarla ittifak kuracağı daha kapsamlı bir tartışmanın konusudur. Bu yazılanlar kısa ve kaba hatlarıyla sadece bir izahtır.

Son bölüm olan kadın emeğinin devrimci politikasının tarifi için diğer iki bölüm çeşitli nüanslar sunmuştur. Bu nüanslardan yola çıkarak esas konu olan kadın emeğinin devrimci politikası bölümüne geçebiliriz.

3-)Kadın Emeğinin Devrimci Politikası

Kadın emeği üzerindeki çeşitli sömürü/denetim biçimlerinin birbirinden ayrılarak okunması, kadın emeği politikasını tartışırken sorunlar doğurmaktadır. Kadın emeği üzerindeki her türden sömürü/denetim ilişkisinin ortak bir temele oturtulması bu açıdan önemlidir. Kadın emeğinin devrimci politikasından kasıt, bu ortak temeli altüst etmek için oluşturulacak politikanın tartışmasıdır. Fakat her ne kadar böyle bir temel politika tartışmasına ihtiyaç varsa da, tek tek tüm sömürü denetim alan ve biçimlerine karşı da kadınlar lehine çözüm tartışmaları göz ardı edilemez. Bu açıdan kadın emeği mücadelesinde “toptancı” bir yaklaşım politik alanın kendisi ile bağdaşmaz. Kadınlar olarak emek politikasını kurarken -elbette bu ortak temelle birlikte- kadın emeği sömürüsünün tüm nüfuz alanlarına dair kadınlar cephesinden cevap oluşturmamız gerekir. Yine de bu yazıda ilk iki bölümde koyduğumuz ortak temel ile birlikte kadın emeğinin devrimci politikasının ana çizgilerini koymaya çalışacağız. Çünkü bu ana çizgiler oluşturulmadan ayrı ayrı sömürü/denetim biçimlerine doğru yanıtlar oluşturmak mümkün görünmüyor.

Kadın emeğinin politikası tartışılırken belki de en çok dikkat çekilmesi gereken nokta, patriyarkal kapitalizmin özel ve kamusal alan ikiliğinin politikaya yansımasıdır. Kadınların hem kamusal alanda hem evlerin içinde emek sömürüsü ile karşı karşıya olması, aynı sistemsel temele oturtulsa dahi kadın emeğinin sömürüsüne karşı politika oluşturulurken sömürü/denetim ilişkileri birbirinden tamamen ayrıştırılabiliniyor.

İlk bölümde de bahsedilen gibi kadın emeği patriyarkal kapitalizmin her iki kurucu dinamiği (kapitalizm ve patriyarkal) ile bağlantılı olarak sömürülmektedir. Kadın emeği sömürüsünün/denetiminin maddi temeli olan erkeğin ve (erkek) sermayenin sömürü/denetim ilişkisinin kaynağı cinsiyetçi iş bölümüdür. Burada anlatılmak istenen de şuraya vurgu yapabiliriz; kadın emeği sömürüsünün özgüllüğünü patriyarka oluşturur. Bu anlamda odaklanılması gereken nokta kadın emeğinin patriyarkal kapitalist sömürüsünün patriyarkal yönü ve sömürünün önemli bir yansıması olan cinsiyet iş bölümüdür. Cinsiyeti iş bölümü daha önce de tarif edildiği gibi erkekle kadın arasındaki güç ve egemenlik ilişkisini de görünür kılar. Daha genel tarifle bu patriyarkal güç ilişkileridir/erkek egemenliğidir. Kadın emeği kurtuluşu mücadelesi tam da bu cinsiyetçi iş bölümünün ve cinsiyetçi iş bölümünün kaynaklık ettiği güç ve egemenlik ilişkilerinin yani patriyarkal güç ilişkilerinin/erkek egemenliğinin hedefe alınması ile yürütülebilir.

2. bölümdeki değinmeye dönerek devam edecek olursak; kadınların cinsiyetçi iş bölümü kaynaklı emek sömürüsünün hem sermaye hem de erkekler eliyle gerçekleştirildiğine vurgu yapılmıştır. Bu yüzden de mücadele iki ana temele oturtulmuştu; erkek egemenliğine ve (erkek) sermayeye/kapitalizme karşı… Cinsiyeti iş bölümünün ve patriyarkal güç ilişkilerinin hedef alınması her iki temel açısından da kadın emeğinin devrimci politikasına tekabül eder. Kadınların patriyarkaya karşı mücadelesinin yanında erkek sermayeye karşı mücadelesi de temelde cinsiyetçi iş bölümünün ve patriyarkal güç ilişkilerinin hedefe alınması ile doğru zeminde yürütülebilir. Devamında belirtildiği gibi; kadın emeğinin kapitalizmde ki patriyarka kaynaklı özgül konumu, onun kapitalizme karşı mücadele niteliğini “farklılaştırır”; klasik anlamda anti-kapitalizm yetersizdir. Yani kadınların -kamusal alanda- emek sömürüsüne karşı yürüteceği politika, tek başına sermaye-işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz çelişkiden oluşmaz; sermayenin kadın emeğinin patriyarkaya yaslanarak daha farklı niteliklerde sömürmesi ve patriyarka tarafından işçi sınıfını bölmesi ile farklı bir nitelik ve kapsama sahiptir. Kadınlar kapitalizme karşı yalnızca işçi olarak değil kadın ve kadın işçi olarak mücadele ederler. Ve aynı zamanda işçi sınıfında var olan erkek egemenliğinden kaynaklı kapitalizme karşı mücadele içinde de mücadele ederler.

Yazı kendi akışında kamusal alanı tartışıyor ise öylece devam edebiliriz. Kadınların sermayeye karşı farklı nitelikteki mücadelesi patriyarkaya karşı mücadelesinin kapsamı içerisine dahil edilebilir. Bu noktada erkeklerle kadınlar arasında emek bağlamında da var olan ve son kertede egemenlik ilişkisi olarak yansıyan ilişkiye kamusaldan bakmak gerekir. Erkeğin kadın emeği üzerinden sağladığı fayda ve kurduğu egemenlik, kamusal alanda sermaye de sırtını bu duruma yaslayarak sektörel dağılımda, ücrette, sosyal güvenlikte ve benzeri eşitsizlikleri açığa çıkarır. Yani kadın emeğinin kamusal alandaki sömürüsünün temelini sorgulamak bizi yine cinsiyetçi iş bölümüne ve cinsiyetler arası toplumsal ilişkilere götürür. Tam da burada “kamusal eşitlikçi” politikanın yetersizliği karşımıza çıkar. “Biçimsel eşitlikçilik” olarak da tarif edilen bu politik hat; kadınla erkek arasında süregelen cinsiyetçi iş bölümüne ve/veya patriyarkal güç ilişkilerine değil, bu ilişkilerin oluşturduğu eşitsizliklere odaklanır. (Eşdeğer işe eşit ücret, sosyal güvenlikte ve yasalarda eşitlik gibi)

Patriyarkal kapitalizmin gerek sınıfsal gerek cinsel karakterinin maddi temelinin olduğu gibi durduğu koşullarda kadının sistem içerisinde erkekle eşitlenerek kurtulacağının yanılgı olduğu ortadadır. İkinci bölümde de değinildiği gibi bu noktada da kadın emeğinin kurtuluşunu sistem içerisindeki iyileştirmelerle sınırlamak sonuç alıcılıktan uzaktır. Kadın emeğinin devrimci politikası, kadın emeği sömürüsünün maddi temeline bütünlüklü yönelir; aynı zamanda sömürünün özgüllüğünü oluşturan patriyarkaya odaklanır; yine aynı şekilde sömürünün kaynağını oluşturan cinsiyetçi iş bölümünü kaldırmayı hedefler.

Ev işlerinin cinsiyetler arasındaki bölüşümünü, patriyarkal toplumsal yapıyı da hesaba katarak tartışıyorsak; erkeklerin ev işi yapmaya zorlanması önemli bir politik hat olarak karşımızda durmaktadır. Erkeklerin ev işi yapmaya zorlanması, kadınlardan ev işlerini/bakım hizmetini ve benzerlerini “hiçbir karşılık ödemeden” en önemlisi de “hiçbir emek harcamadan” alan erkeklerin karşısında ev içi emeğin üzerinde yükümlülük olarak sabitlenmesi ile “köleleştirilen/tutsaklaştırılan” kadının emeğinin kurtuluşu için başlatır. Ev işlerinin kadının yükümlülüğünden çıkartılıp kolektifleştirilmesi; kadın emeği sömürüsünün kaynağı olan patriyarkanın aşındırılmasının/aşılmasının en temel yoludur.

O zaman kısaca kadın emeğinin devrimci politikasının ana hatlarını maddeleyecek olursak;

* Kadın emeği sömürüsünün patriyarkal kapitalist maddi temeline bütünlüklü yönelim,

Bu yönelimde sömürünün özgüllüğünü oluşturan patriyarkaya odaklanma,

Aynı şekilde cinsiyetçi iş bölümünü ve patriyarkal güç ilişkilerini hedef alma,

Bunların neticesinde

* Kamusal alanda,

Sosyalizm ön-koşulu ile birlikte toplumsal üretim işlerinin cinsiyetler arası eşitsiz dağılımının ortadan kaldırılması,

Dolayısıyla tüm toplumsal yaşamın ve kurumların, kadın kurtuluş mücadelesinin gündemlerini ve çözümlerini içine alacak şekilde örgütlenmesi; aynı şekilde karar alma ve yönetim mekanizmalarının da örgütlenmesi,

* Özel alanda,

Ev işlerinin erkekler ve kadınların eşit paylaşması hatta uzunca bir süre erkeklerin yapması

Erkeklerin kadınlar üzerindeki her türlü güç ve egemenlik ilişkisinin meşruiyetinin ortadan kaldırılması.

Yazıyı Bitirirken: Emeğimiz Bizimdir!

Emeğimizi nasıl kendi ellerimize alırız, özgürleştiririz diye yaptığımız akıl yürütmesi, bizi kimi sonuçlara ulaştırdı. Bu sonuçlar kadın emeğinin devrimci politikası olarak tarif edildi. Hem kamusal alanda hem evlerde emeğimizi sermayenin ve erkeklerin elinden kurtarıp özgürleştirmek için… Bizleri evlerin içinde köleliğe, erkek şiddetine, bedenlerimizin tahakküm altına alınmasına; işyerlerinde düşük ücrete, kötü koşullara, mobinge, tacize, güvencesizliğe yani patriyarkal kapitalist sistemde hem patrona hem erkeklere mahkum etmelerine karşı örgütlü emek, beden, hayat mücadelemiz için… Erkeklerden de patronlardan da ve onların her türden ideolojik-kültürel kuşatılmışlığından da bağımsız, kadınların kurtuluşu ve kadın emeğinin kurtuluş mücadelesi için… Emeğimiz Bizimdir!

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir