Devrim mücadelesinde zor eyleminin kendisi belirleyici pozisyondadır. Tarihin akışı içerisinde üretici güçlerin gelişimi, yeni toplumsal düzenin kuruluş süreçlerinde zorun örgütlenmesinin stratejik önemi kendisini göstermiştir. Devrimci sınıflar tarih boyunca eski düzenin temsilcilerini zor yoluyla alaşağı etmiştir.
Türkiye devriminin gelişimi mücadelesinde devrimci zorun rolü, tarihsel örneklerinde olduğu gibi stratejiktir. Türkiye devrimci hareketinin yükselişe geçtiği dönemler esasen zor faktörüyle aksiyon içerisinde olan devrimci örgütlenmelerin buz kıran rolü gördüğü tarihsel kesitler olmuştur. 71 devrimciliği bu durumun önemli örneklerinden biridir. Hayata geçirdiği zor pratiğiyle kendinden önceki statükodan bir kopuş ve bir sıçrama yaratmıştır.
Bugün içinde Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin iç içe geçişinin değerlendirmesini yaparken zorun ve esas olarak da gerilla mücadelesinin tarihsel rolüne vurgu yapmak önemlidir. Kürdistan’da gerilla mücadelesi birleşik devrim mücadelesinin yürütücülerinden olan Kürdistan özgürlük hareketinin varlığını sürdürmede hayati bir öneme sahiptir. Birleşik devrimin Türkiye cephesi açısından da gerillanın şehirlerde ve kırlarda tarihsel bir öneme sahip olduğunu görmek gerekir. Gerilla mücadelesinde ısrar, silahlı devrim çizgisinde düzenle uzlaşmayan, devrimci sınıf olarak proletaryanın iktidarının kuruluş meselesinde sınıf mücadelesine moral değerler yaratan bir misyona da sahiptir.
Birleşik devrim mücadelesi açısından Kürdistan gerillasının zengin bir tarihsel mirası ve önemli tarihsel misyonu vardır. Bu yazımızda yapacağımız değerlendirmeler özel olarak birleşik devrim hareketinin Türkiye cephesine dönük en özelde de devrimci siyasetin kendi zeminine dönük değerlendirmeler olacaktır.
Devrimci siyaset açısından gerilla mücadelesinin gündeme alınması Kasım Atılımı sonrası süreçte pratikleşmiştir. Özellikle Rojava devrimine enternasyonalist bir temelde katılım ve Medya Savunma Alanları’nda konumlanma eş zamanlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Medya Savunma Alanlarında konumlanma sürecinden kısa bir süre sonra PKK ile T.C. arasındaki ateşkes süreci sona ermiştir. Ateşkesin sona ermesi, sınır ötesi operasyonlar, düşmanın yoğun hava saldırıları ve keşif faaliyetlerini beraberinde getirmiştir.
Faşist devlet bütün ekonomik imkanlarını kullanarak gerilla mücadelesini kırlarda yok etmek ve etkisizleştirmek için tekniğe dayalı savaşa büyük bir önem vermiştir. İHA ve SİHA faaliyetleri üzerinden gerilla alanlarını kontrol altında tutma ve hareketsiz kılma siyasetine yoğunlaşılmıştır. Sonrasında gelişen askeri operasyonlarla gerillayı hem ülke içerisinde hem de ülke dışarısında tasfiye etme politikası izlenmiştir. Savaşın şiddetlenmesi, savaş alanlarında konumlanan birleşik mücadele yürütücüsü güçler açısından önemli savaş tecrübeleri yaratmıştır. Gerilla mücadelesinde deneyim kazanma ve mücadeleyi geliştirme açısından bakarsak gelişen süreçlerden önemli deneyimler biriktirilmiştir. Bu deneyimlerin pratikleşmesi ve sonuç alıcı bir mücadeleye dönüşmesi elzemdir. Bu konuda herşeyden önce askerileşme ve askeri politik bir çizgide ısrar etme meselesinin altını bir kez daha güçlü bir şekilde çizmek gerekmektedir.
2000 ölüm orucu süreci sonrasında oligarşik iktidar Türkiye devrimci hareketine dönük kapsamlı bir tasfiye süreci başlattı. Bu tasfiye süreci beraberinde devrimci hareketlerde yasalcı ve reformist eğilimlerin ön plana çıkmasıyla sonuçlandı. Devrimci siyaset açısından bu tespiti yapmak önemlidir. Genel olarak Türkiye devrimci hareketinde reformizme ve sağa kayma eğilimleri varken devrimci siyasetin Kasım Atılımı ile birlikte mücadeleyi gerilla mücadelesi ve silahlı mücadele hattına sıçratması tarihsel bir çıkıştır. Bir yönüyle bazı durumlarda akıntıya karşı kürek çekme ve düzen solunun ideolojik saldırılarına maruz kalma risklerini fazlasıyla taşısa da bu süreç kıymetli ve önemli bir çıkıştır. Gerilla mücadelesi zemininde ısrar etme ve bu alanlarda konumlanma stratejik öneme sahip bir değerlendirmedir. Bu sürecin gelişimi ve kopuşun pratikleşmesi açısından düşünürsek Mehmet yoldaşın önder rolünün hakkını teslim etmek gerekmektedir. Onun önder rolü bizler ve silahlı mücadelenin pratikleşmesi açısından tarihsel bir rol oynamıştır.
Kürdistan devrimi ve bunun gelişiminin her aşamasında stratejik öneme sahip olan gerilla mücadelesi kendi orjinalitesi içerisinde gelişmiş ve yol almıştır. Türkiye devrimi açısından da süreç kendi orjinalitesi içerisinde gelişecektir. Birleşik devrim mücadelesi Kürdistan devrimi ile Türkiye devriminin birlikte yürüme meselesidir. Bu mücadelede de gerillanın rolü stratejiktir. Gerilla mücadelesi kendi rolüyle birlikte diğer mücadele alanlarının önünü açmakta ve onlarla birlikte sınıf mücadelesinin gelişimi açısından sekronize bir etki yaratmaktadır.
Türkiye coğrafyasında kapitalizmin gelişim dinamikleri açısından bir değerlendirme yaparsak şehirlerin belirleyici role sahip olduğunu belirtmek ve bu konuda proletaryanın öncü rolüne vurgu yapmak gerekmektedir. Dolaysıyla bir gerilla mücadelesi değerlendirmesi beraberinde şehir gerillacılığı mücadelesinin daha ön planda olduğu bir mücadele sürecini içermektedir. Şehirlerde gerilla mücadelesinin inşa edilmesi esas alınmalıdır. Kır gerillacılığı açısından kıra dayalı şehir gerillacılığı yerine daha çok şehire dayalı bir kır gerillacılığı üzerinde durulmalıdır. Gerilla mücadelesinin pratikleşmesi şehirlerde sınıf mücadelesini güçlendiren, proletaryanın devrimci mücadelesine güç veren ve ona ayaklanma sürecinde önderlik edecek olan devrimci savaş örgütünün inşaa edilmesi meselesidir. Bu konuda devrimci önderimiz Ulaş Bayraktaroğlu “Gerilla Özgürlük Gücüdür” kitabında ayrıntılı bir değerlendirmede bulunmuştur. Onun değerlendirmelerinde gerilla mücadelesinin stratejik olduğu özgürlük gücünü geliştirecek ve var edecek olanın gerilla mücadelesi olduğu vurgulanmıştır.
Silahlı mücadelenin pratikleşmesi ve güçlenmesi birleşik devrim mücadelesi açısından stratejiktir. Kırda ve şehirde gerilla mücadelesi aynı zamanda şehirlerde milisler ve devrimci kitle faaliyeti arasında diyalektik bir bütünlük vardır. Bu mücadele zeminleri birbirini stratejik olarak desteklemeli ve güçlendirmelidir. Gerilla mücadelesinin pratikleşmesi bu açıdan da stratejik bir öneme sahiptir. Kasım Atılımı ve sonrasında gelişen süreç, önceki dönemin mücadele anlayışından bir kopuşu içermekteydi. Bu yönüyle bu süreç devrimci siyaset açısından oldukça çetin bir mücadele dönemi olmuştur. Mücadele içerisinde Mehmet yoldaşın önder rolünü kabul etmeyen eğilimler zaman zaman ortaya çıkmıştır. Mücadele kaçkınlığı, tasfiyecilik ve askerileşememe sorunları bu yönüyle gerilla mücadelesinin temel sorunlarını oluşturmuştur.
Devrimci siyaset açısından bu süreç geride bırakılmıştır. Artık stratejiyi kabullenme ve kavrama konusunda bir hayli yol alınmış, ancak stratejinin pratikleşmesi sorunu karşımızda durmaktadır. Bu yönüyle Mehmet yoldaşın görüşlerinin kavranması ve kabul edilmesi konusunda devrimci siyaset saflarında bir soru işareti kalmamıştır. Artık onun hayata geçirilmesi konusunda pratikleşme göreviyle karşı karşıyayız. Mehmet yoldaşın açtığı yolda yürümeye devam ediyoruz. Türkiye toprakları içerisinde şehirlerde ve kırlarda gerilla mücadelesini hayata geçireceğiz. Bu konuda kararımız nettir. Bunu hayata geçirdikçe önderimizin öğrettikleri hayata geçmiş olacaktır. Devrimci siyaset açısından artık önderimizin çizdiği yolda yürüme meselesinde bir sorun yoktur. Bu konuda bir pratikleşme ve hayata geçirme göreviyle karşı karşıyayız.
Dersim’de şehit düşen Mehmet Ali Kasırga yoldaş birleşik devrimci savaşın pratikleşmesi konusunda Türkiye ve Kürdistan dağlarına birleşik devrimin taşınması konusunda öncü yoldaşlarımızdan biridir. Yine Türkiye şehirlerinde gerilla mücadelesinin pratikleşmesi açısından Orhan Yılmazkaya yoldaşın duruşu öncü nitelikte bir pratiktleşmedir. Teslim olmayan bir feda kuşağının üyesi olarak Orhan yoldaşın devrimci pratiği Türkiye devrimci hareketi açısından önemli bir pratikleşme olmuştur.
Gerilla mücadelesinin hayata geçirilmesi konusunda kırlarda ve şehirlerde gerilla mücadele tarzında ısrar bunu destekleyen gündüz külahlı gece silahlı tarz bir milis örgütlenmesi ve en genelinde devrimci kitle faaliyeti bunların üçü sekronize bir şekilde birlikte yürüyecektir. Burada gerillanın misyonu, öncüleşmesi ve faşizme karşı silahlı eylemi sürekli kılması anlamıyla sınıfın ve ezilenlerin örgütlenmesi için moral değerler yaratmasıdır. Silahlı mücadelenin pratikleşmesi faşizmin yarattığı korku duvarının kırılması daha geniş işçi ve emekçi kesimlerin yüzlerini birleşik devrim mücadelesine dönmeleri ve özel olarak devrimci siyasete katılmalarıyla sonuçlanacaktır. Gerilla mücadelesinde ısrar güçlü bir ideolojikleşmeyi beraberinde getirmek zorundadır. Kasım Atılımı sonrasında yaşanan süreçte mücadele kaçkınlığı ve tasfiyeciliğin kendine zemin bulması gibi durumlar esasen doğru temelde ideolojikleşmenin gerçekleşememesinin sonucudur. Mücadele kaçkınlığı var olan mücadele değerlerini, sonrasında örgütü terketme şeklinde kendini göstermiştir. Tasfiyecilik ve mücadele kaçkınlığı süreç içerisinde birçok pratikte buluşmuş hatta tasfiyeciliğin tasfiyeciliği sürecinde ortak hareket etmişlerdir. Bu yönüyle parti ve mücadele tarihimize iki sapma olarak geçecek olan bu eğilimler aslında biri dış düşmanla doğrudan ilişki, diğeri ise mücadele kaçkınlığını meşrulaştırma temelinde dış düşmanla ilişkili olan zemini besleyen bir politik pratik içinde olmuştur.
Askerileşme bizler açısından gerilla mücadelesinin gelişiminde kritik noktada durmaktadır. Askerileşme en genel anlamıyla sınıf savaşında burjuvaziye karşı onu yıkacak düzeyde savaş sanatını öğrenme ve bu temelde ideolojikleşmedir. Askerileşme eğer salt pratik olarak kalırsa bu konuda ideolojik çizgisi geliştirilmezse, bu durum saflarda yanlış eğilimlerin oluşmasına neden olur. Bu en başta yanlış uygulamalarla askerileşme sürecinin yöntemsiz pratikleşmesiyle sonuçlanabilir. Parti tarihimizde böylesi dönemler geride kalmıştır. Askerileşme devrimci bir savaş örgütünün olmazsa olmazıdır. Bütün kadrolarımıza düşen temel olan bu ilke doğrultusunda yaşamadır.
Gerilla mücadelesinin pratikleşmesi konusunda önemli yollar alınmış ciddi bir tecrübe biriktirilmiştir. Şimdi görev gerillanın öncü pratiğinde bu tecrübelerin düşmana karşı savaş alanına taşınmasıdır. Partimizin Kasım Atılımı ile birlikte çokça dile getirdiği kopuş hamlesi önemli bir çıkış olmuştur. Bu kopuş özellikle 1990’lar sonrası Türkiye devrimci hareketi içerisinde hakim olan düzen içi sol anlayışla hesaplaşma ve devrimci bir çıkış arayışıdır. Bu süreç önemli bir çıkıştır aynı zamanda tarihin gelişimi içerisinde devrimci siyaset açısından niteliksel bir sıçramayı ifade etmektedir. Bu kopuş süreci tarihsel bir aksiyon içerisinde devam etmektedir. Partimizin 2. Kongre kararları bu konuda 1990’lı yılların kendisini siyasi demokrasi mücadelesi ile sınırlamış mücadele tarzına dönüş beklentilerini bir daha geri gelmeyecek şekilde çıkrık, taş ve baltanın yanına göndermiştir. Şimdi pratikleşmesi gereken eskiye dönüş eğilimleri bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne gönderildiğine göre yeni sürecin ihtiyacı olan mücadele tarzını pratikleştirmektir. Burada öncü rol gerillaya düşmektedir. Gerilla bugün devrimci savaş alanlarında konumlanmakta ve burada mücadele pratiği konusunda önemli tecrübeler kazanmaktadır.
Gerilla mücadelesi kırlarda ve şehirlerde pratikleştikçe işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesi daha da güçlenecek faşizme karşı mücadele etmede daha güçlü bir kollektif aksiyona girme süreci yaşanacaktır. Önümüzdeki dönem açısından bu yönde nesnellik her zamankinden daha güçlü bir şekilde uygunluk taşımaktadır. Özgürlük güçleri savaşçıları gerilla özgürlük gücüdür şiarıyla devrimci savaşı Türkiye topraklarında şehirlerde ve kırlarda büyütme temelinde kendisini geliştirecektir. Gemileri yakan zafer kişiliği olma konusunda kararlı olan gerillamız Türkiye devrimini gerçekleştirme konusunda kararlılığın ve netliğin adresidir.